30 Eylül 2009 Çarşamba

Dünyanın Gelmiş Geçmiş En Kötü Takımları

Tasmania 1900 Berlin (1965-1966)
Dönemin politik şartlarından dolayı 2. ligin ilk iki takımı yerine Bundesligaya çıkartıldı Berlin ekibi.Oynadığı maçlarda 15 gol atma başarısını gösteren Berlin 108 gol yiyerek süper bir sonuç ortaya çıkardı.

28 maç kaybeden ve sadece 2 maç kazanan takım Bundesligada bir maçta en az seyirciye oynayan takım ünvanına da sahip.Hertha Berlin'le oynadığı maçta sadece 886 taraftarı gelen takımın oynadığı stat ise 100.000 kişilik Olimpiyat stadıydı.

Ayrıca evinde üst üste 8 maç kaybeden ve bunu üst üste evinde 15 maç kazanmadan geçirerek geliştiren efsane bir takımdı Tasmania 1900 Berlin.Zaten o seneden sonra asla o seviyeler çıkamadılar.

Kongo (1974)
Kongo Dünya Kupasına ilk katılan Afrika takımıydı.Kongo milli takımı oyuncuları o dönemde ülkelerinde kahraman gibilerdi.Diktatör Mabutu Seso Seko Dünya Kupasından sonra takım oyuncularını paraya boğacağını söylemişti.

Kongo Dünya Kupasında 4 maçta toplam 14 gol yedi.En kötü maç ise 9-0 yenildikleri Yugoslavya maçıydı.Son şampiyon Brezilya'dan 3 gol yemeleri ise onları teselli eden trajikomik mutluluktu.

Tabii Kongo Oyuncuları evlerine döndüklerinde banka hesapları bıraktıkları gibi bomboştu.

Catania (1983-1984)
İtalya da Serie A hariç her ligi kazanan bir takım Catania.Tabii Serie A olmadan bu başarı sadece gereksiz bir bilgi olarak gözüküyor.Ama bu takımın Serie A da kazandığı bi başarı var.

83-84 yılı Catania takımı 34 maçlık maratonda sadece 1 kez maç kazanarak toplam 12 puan toplamıştı.Maç kazandığı takım ise sondan ikinci sırada olan Pisa takımıydı.

Amerika (1998)
Bir Dünya kupası faciası da Amerikadan.1994 2. tura çıktıktan sonra 1998 de de başarı bekleyen Amerika o kupa da 32 takım arasında 32. sırayı alarak çok büyük bir başarıya imza attı.Özellikle İran'a yenilerek İran milli takımına hayatları boyunca anlatabilecekleri bir hikaye verdi.



Fransa (2002)
Yakın tarihin en fiyasko takımlarından biriydi 2002 Milli takımı.98 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonasını kazanan takımın aslında sonu Çinle yapılan hazırlık maçında geldi.Takımın belkemiği herşeyi Zinedine Zidane sakatlanıp son maça kadar oynamadı.

Kupanın ilk maçında sömürgesi olan Senegal'e yenilen Fransa kupayı hiç gol atamadan tamamlayarak tarihin en büyük fiyaskolarından biri olarak yerini aldı.

Real Madrid (2003-2004)
Fransa gibi fiyasko takımlardan biriydi 03-04 model Real Madrid.Kadrosunda Zidane,Figo,Ronaldo ve Roberto Carlos gibi Dünyaca ünlü yıldızları toparlayan takım o sene Beckham'ı da alarak çok büyük bir takım yaratmıştı.Onları buraya yazmamı sağlayan şey ise aynı sene takımın Makalele'yi satması.Bilen bilir Makelele o kadar yıldızın arkasını süpüren defansı evirip çeviren yani aslında ilk Galacticos'un en önemli parçalarından biriydi.Tabii Madrid bunu anlamadı ve sonuç itibariyle bu sezonu hiç kupa alamadan lig de de 4. olarak bitirdiler.

Tek teselli ise Asya turunda ve forma satışında kazandıkları paraydı.

Sunderland (2002-2003)
Premier Ligin en az puan alan ikinci takımı olan Sunderland o sene sadece 4 maç kazanarak 19 puan toplamıştı.Bu işin kötü tarafı ise takımın kadrosunda ondan önceki sene 30 golle altın ayakkabı alan Kevin Philips gibi yetenekleri barındırmasıydı.Yani aslında kötü bir takım değillerdi ama bir türlü kimyaları uyuşmadı.

Derby Country (2007-2008)
Premier Ligin en az puan alan ikinci takımından bahsetmişken tabii birinci olan takımdan da bahsetmek lazım.Derby Country 06-07 sezonunda Champions lig de 3. olduktan sonra WBA'yı yenip Premier Lige çıktılar.

Epey sağlam bir para aldıktan sonra bunun bir bölümünü klüp tarihinin en pahalı transferi olan Robert Earnshaw'a(3.5 milyon pound) verdiler.

İlk 20 maçta sadece 1 maç kazanan takım bunu 34 maçta 1 olarak bitirdiler.Ara transfer döneminde Manchester'ın efsane kalecisi Roy Carroll,Blackburn forveti Robbie Savage gibi oyuncular transfer eden Derby Country Mart ayında küme düşüşünü kesinleştirerek Premier Lig tarihinin en erken küme düşen takımı oldu.

Derby Country 34 maçta sadece 11 puan kazanabilmişti.

Roberto Carlos

7 veya 8 yaşındaydım.Babam en sevdiğin futbolcu kim diye sormuştu.Ben de hiç düşünmeden Roberto Carlos demiştim.Sonra onun ne kadar hızlı olduğundan ve ne kadar iyi frikik kullandığını babama anlatmıştım.

Roberto Carlos Fenerbahçe'ye transfer olduğunda ne ben 7 yaşındaydım artık nede Roberto Carlos o kadar hızlıydı.Hatta açıkcası transfer olduğunda ''ne gerek var bu yaşta bu adama'' diye düşünmüştüm bile.

Aslında olayın pazarlama yönünü düşünürsek Fenerbahçe alabileceği en iyi oyunculardan birini almıştı.Dünya tarihinin en iyi sol bekini almak gerçekten Fenerbahçe'nin marka değeri için çok iyi bi reklamdı.Açıkcası takımın Dünya da isim yapmasını sağlayan önemli faktörlerden biri oldu R.Carlos.

İlk sezonunda futbol olarak da takımına faydası oldu.Fenerbahçe'nin çeyrek final yaptığı o sene de takımın en güvendiği topu attığı zaman asla kaptırmayacağını bildiği resmen takımın can simidiydi.

Ancak ondan sonraki sezonlar sol da açık verilmesine neden olan artık eski performansından çok uzakta bi performans göstermeye başladı.

Bu sezonun başında gitmek istedi.Her insan gibi vatanını özlemişti özellikle son 14 senedir Avrupa da oynayan bir adamı düşününce en büyük hakkıdır.Ama Fenerbahçe ve özellikle Aziz Yıldırım gitmesine izin vermedi.Sonuç mu ? Fenerbahçe hala Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sol bekine sahip ama ayrıca zamanda geri dönüş yapıp 28 yaşında Carlos'u getirmezlerse durmadan adam kaçıran kanadını savunmaktan aciz artık futboldan sıkılmış bir sol beke de sahip.

Yapılması gereken belli Carlos'u göndermek ama Fenerbahçe bunu görmedi ve Carlos giderse sadece Vederson kalacak ve bu Fenerbahçe için çok tehlikeli bişey.Kısacası bu Ocak da uyanılmazsa Carlos'un ismi sol bekte oynayacak.

Bu Başarı Senin Mustafa Denizli


...Beşiktaşlı oyuncular 8 Şampiyonlar ligi maçında 0 puan alan hocalarını Şampiyonlar liginde bu alanda kırdığı rekordan sonra omuzlarına alarak kutladılar.

Maçı açıkcası izlemedim.Onun yerine Gerard Butler'ın oynadığı The Ugly Truth'u izledim ki tavsiye ederim gerçekten güzel bir filmdi.Tipik bir romantik komedi beklerken gerçekten beklentinin üstünde bişey ortaya çıktı.

Eve geldiğimde maç hakkında okuduklarım ise belli şeylerdi : bu takım pas yapamıyor , çok karaktersiz oynuyorlar , Cska gibi takıma da yenildiysek bla bla ... Sonuç itibariyle izlemediğim bir maç hakkında ne yorum yapsam boş ama zaten bugünün geleceği dünden belliydi.Bu takımın bir iş yapamayacağını futbolu bilen herkes bilebilirdi.

Neyse Mustafa Denizli'yi kutluyor ve artık puan al hocam diyorum.

TTNet'i Sevmek İçin Sebepler


Eğer bu maskotu cumartesi , pazar veya pazartesi günü bi yerde görseydim gerçekten parçalardım.Cumartesi günü bloga yazı yazmak için hazırlanırken internete giremediğimi fark ettim.Birkaç nafile denemeden sonra TTnet'i aradım ve 14 saat sonra internetiniz açılacak dediler.

TTNet 14 saati Dünya saatine göre tam olarak 40 saat oluyor.Salı günü okuldan da yorgun gelmemin sonucu olarak bişeyler karalayamadım ama bugün buradayım.Aklımda bi kaç konu var hazır sıcakken hemen paylaşmak gerek kısacası yeniden hoşgeldiniz.

25 Eylül 2009 Cuma

Luis Suarez

Luis Suarez resmen durdurulamaz bir hal aldı. En son maçta 4 gol atan Suarez şu ana kadar 9 maçta 14 gol attı.(7 maç-10 gol lig, 2 maç-4 gol Avrupa)

22 yaşındaki genç oyuncu şimdiden büyük klüplerin dikkatini çekiyor; ancak bu oyuncuda da Hollanda ligi hastalığı olması muhtemel. Zira son 10 yıldaki gol krallarından sadece Ruud Van Nistelrooy beklenen seviyeye geldi. Dirk Kuijt yeni yeni kendine geliyor, Huntelaar hala tam olarak bekleneni veremedi, Hoijdonk ise Türkiye liginde kraldı. Kezman ve Afonso Alves ise tamamıyla hayal kırıklığı oldular.

Suarez böyle devam ederse büyük takımlarda oynayacak gibi gözüküyor. İşin acı tarafı ise 6-7 sene öncesine kadar zaten büyük takım olan Ajax'ın artık Avrupa'da asansör takımı muamelesi görmesi.

Hollanda Ligi Son 10 Senenin Gol Kralları
98-99 R.Van Nistelrooy 31 Gol (Psv)
99-00 R.Van Nistelrooy 29 Gol (Psv)
00-01 Mateja Kezman 24 Gol (Psv)
01-02 Pierre Van Hoijdonk 24 Gol (Feyenoord)
02-03 Mateja Kezman 35 Gol (Psv)
03-04 Mateja Kezman 31 Gol (Psv)
04-05 Dirk Kuijt 29 Gol (Ajax)
05-06 Klaas Jan Huntelaar (Heerenveen/Ajax)
06-07 Afonso Alves (Heerenveen)
07-08 Klaas Jan Huntelaar (Ajax)
08-09 Mounir El Hamdaoui (Az Alkmaar)

Allahtan Juninho'nun Üzerine İşememiş


Juninho'nun oynadığı Al Ghafarah takımıyla Al Khor takımının yaptığı maçta hakem sahanın ortasına işemiş. Korner pozisyonu sırasında durup kameralar önünde sahaya işeyen hakemi bu hareketi için ne kadar kutlatasak(!) azdır.

Hakeme ceza gelir mi bilinmez ama bu hareketin Katar futbolu için çok büyük bi' utanç kaynağı olacağı kesin. Ligin zaten fazla sahip olamadığı ciddiyet bu son hamleyle de artık hayal oldu.

Son olarak hakeme tavsiyem bir daha işeyecekse kameraya arkasını dönsün. Diğer kameralar daha uzakta olduğu için namahrem yerlerini çekmesi daha zor olur.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Türkçe Fm Olabilme İhtimali


Football Manager’a Türkçe dil seçeneğinin eklenmesi için yıllardır süre gelen çabaların ardından Sports Interactive tarafından Türkiye’de özel bir kampanya yürütülmesine karar verildi.
Sports Interactive tarafından Football Manager Türkiye Araştırmalarını yürüten ekibe organize ettirilen kampanya, Türkiye’deki korsan Football Manager kullanımını azaltmak ve buna karşılık oyuna Türkçe dil seçeneğini eklettirmeyi amaçlıyor.
Büyük kapsamlı içeriği ve derinliği ile Football Manager’ı kendi dili ile daha anlaşılır biçimde oynamak isteyen Türk Football Manager severlerin, orijinal oyuna yönelmeleri ve buna karşılık oyuna Türkçe dil eklentisi ile oyun demosunda kendi liglerini test edebilmeleri planlanıyor.
Türkiye’deki Football Manager’ı korsan kullanım seviyesi %5 oranında azaltılırsa yani 100 kişiden 5′ini orijinal oyun alırsa, Football Manager 2010 için Türkçe dil desteği resmi olarak çıkacak.
Sports Interactive, Türkçe dil eklentisini yıllardır isteyen Türk FM Severlerden bu kapsamda oyunu orijinal olarak satın alacakları sözüne imza atmalarını istiyor.
Gerçekleştirilen kampanya ile oyunu orijinal alacağını beyan ederek, imzalayan kişi sayısı 10.000′i aştığı taktirde, oyun demosu çıktığı gün, Türkiye ligine ait quickstart da yayınlanacak. Türk FM severlerin oyunu erken test etme şansları doğacak.
FM 2010′u orijinal alacağı sözünü verip, oyunu erken test eden Türk FM severler, sözlerini tuttukları taktirde yani on bin ve üstü satış rakamı gerçekleştiği taktirde, STEAM üzerinden oyuna ait Türkçe Dil Dosyası da yayınlanacak.
Oyun şu anda STEAM üzerinde 60 TL ve mağazalarda 90 TL fiyatla ön siparişe açık durumda. FM2010 içerisinde yer alan anahtar kod ile 5 bilgisayara kurulum şansı var, böylece en fazla 5 arkadaş ile oyunu ortaklaşa satın alma imkanı da bulunuyor.
Eğer oyunu orijinal almayı düşünüyorsanız ve Football Manager’i Türkçe olarak kendi dilimizde oynamak istiyorsanız Turksportal kampanya sayfasında yer alan formu imzalayarak katılım gerçekleştirebilirsiniz.

Şu anda 1673 kişi söz vermiş. Fiyatı Steam'de 60 tl Aral'da 90 tl.

Turksportal'ın sitesi http://www.turksportal.net/turkcefm/

22 Eylül 2009 Salı

Ali Güneş'in Oynayabildiği Mevkiler


Hücumuna yardımcı savunma oyuncusu, savunmasına yardımcı hücüm oyuncusu gördüm de kaleye yardımcı savunma oyuncusu... İşte bu sadece Ali Güneş'in Dünya futboluna kazandırdığı bir olgu oldu. Gerçekten kutlamak lazım, kaleciler bile bu kadar güzel zıplayamaz. Ali resmen herkese kalecilik nasıl olur dersi verdi.

Şaka bir yana Ali Güneş'in bu hareketini eğer hakem görseydi zaten maç bitmiş olacaktı. Olsun normaldir o da, insan görmeyebilir ama bunu Erman Toroğlu'na sorun.Yok efendim bu hakem sürülmeli, bu hakemi yaşatmasınlar parçalasınlar fln da fln. noluyor ya noluyor? hakem de insan, o da hata yapabilir. Neden bu kadar üstüne gidiyorsunuz adamın?Tamam çok kötü bir maç yönetti ama adamın kaç senelik emeğini bir anda çöpe atmak da ayıptır.

Maça dair ise açıkcası Galatasaray takımı neredeyse şımarıklığının bedelini ağır ödeyecekti. Oyuncuların rakibi hafife aldığı belliydi. Tek şansları ise ilk yarı boyunca saldıran Kasımpaşa'nın ikinci yarı artık pilinin bitmiş olmasıydı. Eğer ciğerleri yetseydi belki şu anda çok farklı şeyler yazıyor olabilirdim ama yapamadılar.

Bundan önceki yazımda belirtmiştim. Galatasaray'ın hücum hattı Türkiye ligi için fazla zengin diye. İşte size en açık örneği. Adamlar Elano ve Baros'u çıkartıp Keita ve Nonda'yı sokuyor. Kimse kızmasın ama Galatasaray'ın yedeği Nonda Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın sahip olduğu forvetlerin hepsinden daha iyi. Basan, saldıran, savunmayı yoran ve en önemlisi gol atabilen (Evet Güiza, bu taş sanaydı!) bir oyuncu.

Galatasaray, klüp tarihinde ilk kez ilk 6 maçını kazanmış.

20 Eylül 2009 Pazar

Ak Koyun Kara Koyun Ve Beşiktaş

Ronaldinho ve Shevchenko transfer sezonu başladıktan sonra Fenerbahçe'nin transfer edeceği söylenen iki isim. İki isimin ortak özelliği de başarıya doymuş artık futboldan uzaklaşmış kişiler olması. Aynı R.Carlos gibi.

Fenerbahçe Spor Klübü Aziz Yıldırım'ın farkında olmadan yaptığı bir zarar yüzünden bu hallere geldi. Aziz Yıldırım taraftarları o kadar çok yükseğe çıkardı ki kimse Fenerbahçe'nin aslında Elano veya Keita alabilecek kadar yüksek ama Ronaldinho'yu transfer edemeyecek kadar düşük olduğunu düşünmedi.

Ayrıca bu iki takımın seçtikleri teknik direktörler de çok önemli bir fark yarattı. Biri Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu görmüş bir hoca, diğeri ise günlük başarılarla avunan bir hoca getirdi. Bunun üstüne futbol geçmişlerini de koyunca aslında zaten aradaki fark baştan açıldı.

Rijkard futbolcuların neredeyse hepsini aldı. Ayrıca futbolcu piyasasını iyi bildiği ve üst tabaka oyunculara da yakın olduğu için ihtiyaç duyduğu yeri en kaliteli futbolcuyla takviye etti. Bunun üstüne Neskens'in yanında olması da onun önemli bir avantajıydı. Haldun Üstünel'i hiç saymıyorum bile. Bir insan bu kadar mı iyi olur? Resmen herkesi uyutup yıldızlara imza attırdı.

Daum ise Brezilya piyasasına adım attı. Elano gibi adam boştayken o kendi kendine yıldız çıkarmaya kalkıştı. Millet Ronaldinho beklerken Daum iki tane adı sanı duyulmamış adam alıp taraftarların önüne koydu. Fenerbahçe taraftarı bu iki kişiyi de sevdi. Özellikle Andre Santos attığı golle adını epey duyurdu; ancak dev aynasında bakmanın bi anlamı yok. Galatasaray'ın transferleri kesinlikle Fenerbahçe'ninkilerden daha faydalı ve daha iyi.

Hala ligin başındayız; ama insan Gs'yi seyredince sanki Barcelona'yı seyrediyormuş gibi hissediyor. Hücüm hattında Arda, Elano, Baros, Keita, Nonda gibi adamlar olan bir takım Türkiye ligi için fazla iyi bence. Şu ana kadar da durum bu zaten. Adamlar resmen köpekbalığı gibi. Karşı takıma saldırıp fark atmadan işi bitirmiyor.

Fenerbahçe'yi seyrederken ise insanda pek bu duygular oluşmuyor. Düşe kalka giden, günü gününü tutmayan bir takım görüntüsünde Fenerbahçe. Bir gün Güiza iyi oynasa,Volkan batırıyor, Carlos zaten resmen tatile gelmiş gibi oynuyor. Kısacası ak koyun ve kara koyun şimdiden belli olmuş gibi gözüküyor.

Beşiktaş ise bambaşka bir konu. Ertuğrul Sağlam'ı salak bir maç yüzünden kovan, onun takımıyla ve Galatasaray-Fenerbahçe ikilisinin ikramıyla şampiyon olduktan sonra Mustafa Denizli istifa etse de hocam bizi bırakmayın sizin sayenizde şampiyon olduk diyip Mustafa Denizli'ye kendi takımını kurdurup sonunda bu hale gelen bir takımdır Beşiktaş.

Bu kadar ihtimal varken Tabata'yı almak, üstüne bu kadar para vermek gerçekten çok saçma. Beşiktaş'ın kendini dev aynasında görmesini sağlayan Galatasaray ve Fenerbahçe bu sene güçlendi. Beşiktaş çifte kupaya güvenip yola çıktı; ancak Galatasaray maçında gördük ki bu takım bu iki deve karşı koyamaz.

Dev demişken Mustafa Hoca inşallah 12'de 12 yapmaz.

Sheldon Ross

Birçok filmdeki birçok oyuncuyu bazı sebeplerden dolayı severiz. Yakışıklıdır, karizmatiktir, iyi oyuncudur fln fln

Ama konu The Big Bang Theory'nin yıldızı Sheldon Ross(Jim Parsons) olunca sadece saygı duyuyorsunuz. Çok ender oyuncuya karşı bu kadar saygı ve hayranlık beslemişimdir. Adam karakteri o kadar iyi oynuyor ki insan evde herşeyi bilen i.q. su tavan yapmış bir fizikçi istiyor.

Bu arada zamanınız olursa The Big Bang Theory'e şans verin. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Terminatör West

Normalde pek fazla basketbol haberi vermem ama bu haberi okuyunca paylaşmak istedim.

Cleveland Cavaliers'ın guardı Delonte West dün motoruyla hız yaptığı için durdurulmuş. Polis yaptığı aramada Delonte'nin cebinde ve belinde iki dolu tabanca ve gitar kutusunda da dolu pompalı tüfek bulmuşlar.

Delonte tutuklanmış ancak ne kadar ceza alacağı henüz belli değil. Ancak onu bu terminatörle yarışan cephanesi için kutluyorum.

18 Eylül 2009 Cuma

En Fazla Kazanan 10 Oyuncu

10-John Terry
(11.7 Milyon Euro)

9-Frank Lampard
(13 Milyon Euro)

8-Wayne Rooney
(13.5 Milyon Euro)

7-Zlatan Ibrahimovic
(14 Milyon Euro)

6-Kaka
(15.1 Milyon Euro)

5-Thierry Henry
(17 Milyon Euro)


4-Cristiano Ronaldo
(18.3 Milyon Euro)

3-Ronaldinho
(19.6 Milyon Euro)

2-Leo Messi
(28.6 Milyon Euro)

1-David Beckham
(32.4 Milyon Euro)

Messi İle 2016

Barcelona yönetimi Leo Messi ile olan sözleşmesini 2016 yılına kadar uzatmış. Maaşın ne kadar olacağı henüz açıklanmadı.

Messi'nin serbest kalma bedeli ise 250 milyon euro. Yani Florentino Perez için çıtır çerez parası!

Victor Valdes de sözleşmesini 2014 yılına kadar uzatmış. Bu arkadaşın da maaşı hakkında hiçbir bilgi yok ama serbest kalma bedeli 150 milyon euro olarak belirlenmiş.

Şampiyonlar Ligine Dair Bilgiler


-Nottingham Forest ve Porto oynadıkları iki Şampiyonlar Ligi finalini de kazandılar
-Stade Reims ve Valencia ise oynadıkları iki Şampiyonlar Ligi finalini kaybettiler.
-Dinamo Bucreşti Crusaders'ı 11-0 yenerek kupa tarihinin en farklı galibiyetini elde etti.
-Benfica Stade Dundalenge'yi iki maç sonunda 18-0 yenerek kupadan eleyerek iki ayaklı en farklı galibiyeti elde etti.
-Newcastle United Şampiyonlar Ligi'nde ilk üç maçını kaybedip bir üst tura çıkan tek ekiptir.
-Arsenal 2006 senesinde finale çıkarken 995 dakika boyunca gol yemedi.
-Sadece 4 takım gruplarda her maçını kazanmıştır.Bunlar Psg, Milan, Spartak Moscow ve Barcelona'dır. Aek ise 6 maçın altısında da berabere kalan tek takımdır.
-93 senesinde başlayan Şampiyonlar Ligi'nin en golcü oyuncusu 126 maçta 65 gol atan Raul. En yüzdeli gol atan oyuncusu ise 0.77(80 maç 60 gol) ile Ruud Van Nistelroy'dur. 93'den önceki dönemde ise en yüzdeli gol atan oyuncu ise 0.89(59 maç 48 gol)'luk ortalama ile Alfredo Di Stefanodur.
-Paolo Maldini Şampiyonlar Ligi'nde 139 maçla en fazla forma giyen oyuncudur.
-Marcel Desaily ve Pique takım değiştirip üst üste Şampiyonlar Ligi'ni almış iki isim. Frank Rijkard ise iki farklı takımla Şampiyonlar Ligi'ni Kazanıp bir de üstüne teknik direktör olarak şampiyon olan tek isimdir.
-En genç oyuncu Anderlecht'li Celestine Babayaro(16 yıl 87 gün)
-En yaşlı oyuncu Laziolu Marco Ballota (43 yıl 252 gün)
-Hat-trick yapan en genç oyuncu 2004 yılında 6-2 lik maçta Fenerbahçe'ye hat trick yapan Wayne Rooney.(18 yaşında)
-İlk hat-trick 7 Eylül 1955 de Voros Lobogolu Petr Palotas tarafından yapılıyor.
-Paolo Maldini 2005 de 35 yaşında attığı golle gol atan en yaşlı oyuncu.
-En hızlı gol 10.9 saniyeyle 2007 yılında Roy Makaay'ın Real Madrid'e attığı gol.
-En hızlı Hat-trick ise 9 dakikayla Blackburn'lü Abdinafa Mahamud'un.
-En genç golcü Olympiakoslu Peter Ofori-Quaye.(17 yıl 195 gün)
-En fazla evinde üst üste maç kazanan takım 12 maçla Manchester.
-En fazla üst üste maç kazanan takım 11 maçla Barcelona.
-En uzun süre yenilmeyen takım 25 maçla Manchester United.

17 Eylül 2009 Perşembe

Nottingham Forest



Küçükken Şampiyonlar Ligi çıkartma albümüm vardı. Epey para yatırmıştım zamanında bu gereksiz şeylere. Canım sıkıldıkça oradaki oyuncuları ve geçmiş senelerin şampiyon olmuş takımlarına bakardım.

Aralarındaki bir takım benim dikkatimi çekerdi. Oradaki bütün takımları tanıyordum ama Nottingham Forest bana çok yabancı geliyordu.

Nottingham Forest 1865 senesinde kurulmuş sıradan bir kasaba takımı.70'lerin ortasında takımın başına Brian Clough geçiyor. Brian'dan öncesine kadar gayet normal bir kasaba takımı olan Forest 76-77 sene 2. ligde 3. olup 1. lige adım atmış. İngiltere tarihinde 1. lige çıktıktan 1 sene sonra Şampiyon olan tek takım Nottingham Forest'dır.

78-79 senesinde Malmö ile oynadığı Şampiyonlar ligi finalini kazanan NF sonraki sene Hamburg'u yenerek şampiyon oluyor. Bu iki sene de NF iki kez de süper kupayı kazanıyor.

O efsane takımın en iyi oyuncuları İngiltere'nin milli takımında oynayan ilk siyahi futbolcu Viv Anderson, Hamburg maçında kupayı getiren kaleci Peter Shilton ve tanıdık bir isim: Martin O'Neill.

Forest'ın bundan sonraki en büyük başarısı 83-84'teki Uefa kupası yarı finali ve 1989'daki Lig kupası zaferi oluyor. 89'dan 93'e kadar olan zamanda İngiltere çapındaki kupalarda başarılar elde ediyor ama hiçbirinin sonu şampiyonluk olmuyor.

93 yılında Clough takıma veda ediyor. Aynı sene Nottingham Forest da küme düşüyor. Bundan sonra da Premier lige yükselemiyor. Nottingham Forest şampiyonlar Ligi'ni kazanıp ülkesinin en üst liginde oynayamayan tek takım özelliğini taşıyor.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Futbola Dair Bilgiler I

Dünyanın gelmiş geçmiş en kısa boylu futbolcusu 1.60'lık boyuyla şu anda River Plate de oynayan Diego Buonanotte.

Dünyanın gelmiş geçmiş en uzun boylu oyuncusunu bulamasam da Dünya'nın aktif olarak oynayan en uzun boylu oyuncusu

2.08'lik boyuyla Standart Liege kalecisi Kristof Van Hout'muş.

En uzun ilk beş ise
1-Kristof Van Hout(2.08)
2-Yang Changpeng(2.05)
3-Vanja Ivesa(2.05)(evet Eskişehirspor'un kalecisi olan Ivesa bu)
4-Tor Hogne Aaroy(2.04)
5-Oyvind Hoas(2.03)

Kurtlar Vadisi Star Tv'de

Futbol karşılaşmasında bir insan niye her on dakikada bir ''Evet sayın seyirciler, Türkiye'nin en sevilen dizilerinden biri olan Kurtlar Vadisi artık Star ekranlarında!'' der?

Ya da niye bir insan ''Dakika 71 oldu. Alex Ferguson dizlerini dövüyor. Kaç yıldır maç anlattım, onu hiç böyle görmedim'' der?

Emre Tilev gerçekten araştırılması gereken bir canlı şahsi kanaatimce.

Neyse. Maça geçersek, maçtan sonra Sergen Yalçın'ın söylediği çok güzel bi söz vardı. ''Amblemleri değiştir, Şampiyonlar Ligi logosunu kaldır. Kimse bu maça Şampiyonlar Ligi maçı diyemez.'' İşte bu, bütün maçı anlatan bir özetti aslında.

Beşiktaş takımının savunması gerçekten çok kötü. Resmen Hakan 77 dakika boyunca takımını hayata bağladı ama onun da yapabilecekleri bir yere kadardı. Zaten maçta kendini City maçı için fazla yormayan United ve United kendini paralasa bile yine de United'ın savunmasını aşamayacak bir Beşiktaş olunca Emre Tilev'in bu saçmalamaları insana daha çok batıyor.

Sonuç kimseyi şaşırtmadı ama 1 puan veya 3 puan gerçekten iyi olabilirdi. Bakalım gelecek maçlara artık.

15 Eylül 2009 Salı

Federer'i de Yenerler

Maçı izlemek istiyordum ama spor sonrası insan vücudunun bitkinliği sonucu Türkiye'nin maçından sonra kafayı koydum ve uyudum.

Del Potro buraya gelmeden önce Nadal'ı da devirmişti. Bu maçta da gayet iyi bir oyun çıkarıp üstüne Federer'in de hataları eklenince şampiyonluğa uzanmış. Açıkcası 20 yaşındaki bir gencin Federer ve Nadal gibi iki tecrübeli isimi devirmesi güzel bi'şey. Hele final de Federer gibi bir insana karşı bu yaşta anlatılanlara göre bu kadar iyi bir oyun oynaması çok güzel bir durum.

Aslında tek şampiyonluktan sonra sönen bir sürü oyuncu var ama bu çocukta gerçekten iyi bir kumaş var. Bu arada 1976'dan sonra Us Open'ı kazanan ilk Güney Amerikalı olmuş Del Potro.

Ahh ahh! ne vardı uyumasaydım da şu maçı seyretseydim.

Beşiktaş'ın Kazanabilme İhtimali

Beşiktaş bu akşam Manchester United'a karşı oynuyor. Kazanma ihtimali her ne kadar biraz mucize gibi gözükse de 2 sene önce Liverpool'a yaptıklarını yine seyircileri sayesinde yapabilirler.

Takımda her ne kadar sakatlıklar olsa da ve rakip takım son 2 senenin şampiyonlar Ligi finalisti olsa da ben Beşiktaş'ın çok az da olsa şansının olduğunu düşünüyorum. Yapmaları gereken pısırık oynamamak ve taraftarıyla beraber rakip takıma saldırmak. Aynı çeyrek finale çıktığı zaman Fenerbahçe'nin Inter'e yaptığı gibi.

Maçın bir de böyle bir yönü var. Eğer Beşiktaş Manchester'ı kendi sahasında yenebilirse önü açılmış oluyor. Kötü durumdaki Wolfsburg ya da onlardan daha beter durumdaki Cska'nın United'dan puan alabileceğini pek zannetmiyorum. Bu yüzden böyle bir puan Beşiktaş'ı çok önemli yerlere götürebilir.

Aslında Beşiktaş için şampiyonlar Ligi'nin en önemli maçı bugünkü maç. Bakalım sonuç ne olacak ?

11 Eylül 2009 Cuma

Benden Duymadınız

Geçen hafta arkadaşıma bir maç dışında (Brezilya-Arjantin) 6 tanesi tutan bir kupon verdim. Bundan sonra her hafta size oynadığım kuponları yazacağım. Tutar tutmaz diye yorum yaparsanız çok iyi olur. Ayrıca kendi kuponunuza da yazın; ancak tutmazsa anne babam hakkında kötü düşünmezseniz güzel olur. Zira bu maçları ben de kendi kuponuma yazdım.

Getafe-Barcelona 2
Dortmund-Bayern Üst
Le Mans-Marsilya 2
Livorno-Milan 2

Oran 5,16

Milan'da 2. Beckham Dönemi

Goal dergisinin internet sitesine göre Milan yeniden David Beckham'ı kiralamış. Bu transferin üstüne ne yazıp çizsem boş. Taraftarlar transfer isterken Robben'i Sneijder'i isterken bu adamlar "Hayır, bizim adama ihtiyacımız yok." dediler ve şimdi yine 34 yaşındaki David Beckham'ı kiraladılar. Berlusconi ve kurmayları Milan takımına karşı niye bu kadar nefret dolu, anlamıyorum.

Sadece orta saha oyuncularının yaşı bile Milan'da bi'şeylerin ters gittiğinini gösteriyor. Milan'ın resmi sitesinde Ronaldinho forvet olarak gösterilmiş ama ben onu da orta saha olarak alacağım.

Gattuso 31
Seedorf 33
Pirlo 30
Ambrosini 32
Flamini 25
Ronaldinho 29
Ve Beckham 34

Flamini de olmasa takımda 29'un altında oyuncu olmayacak. Gattuso gibi adam 40'ına kadar da oynar ancak artık kadroyu gençleştirmek lazım. Bu oyuncularla Milan Serie A da bile bi'şey yapamaz.

Not:Merak edenler için bu delikanlıların yaş ortalaması 30. Evet şaka gibi, di mi?

10 Eylül 2009 Perşembe

Cska da Zico Dönemi Kısa Sürdü

Aziz Yıldırım eğer ''Bu takım yürüyerek Türkiye ligini alırdı.'' gibi talihsiz bir cümle kurmasaydı ne 2 sene öncesinin şampiyonlar ligi çeyrek finalisti takımı bu hale gelirdi, ne de Zico.

Fenerbahçe'nin Zico'dan sonra başına hepimizin bildiği gibi Aragones geldi.O takım ruhu ve o Brezilya havası eksikti takımda. Ne kadar çaylak deseler de, ne kadar hep aynı değişiklikleri yapıyor, hiç takıma göre taktik yapmıyor deseler de Zico Fenerbahçe takımı için çok iyi bir teknik adamdı.

Fenerbahçe'den sonra Zico ise şu anda Dünya'nın en fazla maaş alan teknik direktörü Luiz Felipe Scolari'den(yıllık 16 milyon euro) önce Kazakistan takımı Budyonkor'u çalıştırıp onlara kupa kazandırdı. Tabii bu kupaların hiçbir anlamı yok tahmin edebileceğiniz gibi.

Fenerbahçe'den sonra en büyük test olan Cska'da ise ilk başta kupayla başlayan kariyeri alınan kötü sonuçlarla beraber bugün bitti. Yerine ise Juande Ramos getirilmiş.

Zico gittiği gün Juande Ramos'u teknik direktörlüğe getiren Cska yönetiminin de yaptığı ayıptır. İnsan en azından birkaç gün bekler de öyle açıklar yeni teknik adamı.

Maradona Olmak


Son günlerde güzel bi'şey değil. Brezilya'ya kendi sahasında yenilen takım dün de Paraguay'a yenilerek şansını iyice zora soktu. Aslında Bolivya maçından sonra bir şeylerin ters gittiği belliydi ama kimse Arjantin'in kendini bu kadar zora sokacağını düşünmemişti.

Maradona'nın kötü teknik adamlığı dışında takımın savunma hattı ve kalecisi gerçekten çok kötü. Üstüne takımların Messi'yi kontrol edebilmeleri de böyle sonuçlar doğdu. Sonuç itibariyle Barça'daki gibi yıldızlar topluluğu bir takımla olmayınca takımlar ilk başta Messi'yi düşünüyorlar ve onunla baş etmek için 2-3 kişili sıkıştırmalar uyguluyorlar. Bunun sonucu son 2 maçtır çok başarılı. Her şeye rağmen Arjantin'in hala katılma şansı var ama katılsalar bile bu defans hattı ve kalecilerle nereye kadar ilerleyebilecekleri büyük bir soru işareti.

Eski zamanlardaki Arjantin'i hatırlayıp da artık tek adam üzerine dönen yeni takıma bakınca insan gerçekten üzülüyor.

Aylık 260 Bin Tl'ye Yapılan İşler

Dün sırf kızgınlıktan saçmalamamak için bir şeyler yazmadım. Şu fotoğraftaki adama sinir olduğum kadar kimseye sinir olmadım çok uzun zamandır.

İnsanların aylık 660 tl asgari ücretle geçinmeye çalıştığı ülkede aylık 260 bin tl alan, yılda en fazla 10 maça çıkan bir adamdan bahsediyoruz. Hadi alsın, helal olsun. Mourinho bunun 2-3 katını alıyor ama başarılı da oluyor. Peki bizim elimizde ne var?

Milli takım anlayışı o ülkenin en iyi oyuncularının toplanmasıyla oluşan, kısaca bir ülkenin sahip olabileceği en iyi takımdır. Bizde ise Milli takım Fatih Terim'e yalakalık yapan oyuncular etrafındadır.

Emre ile kavga etti diye bir daha hiç milli takıma alınmayan Gökdeniz'i mi istersiniz yoksa Fatih Terim'i eleştirdiler diye bir daha milli takım yüzü görmeyen Fatih Tekke ve İbrahim Toraman'ı mı?

Bunun sonucu ise kurtarıcı olarak 2 sene önce kendi takımlarında bile oynamayan çocuklar veya Fenerbahçe'de bile doğru düzgün oynamaya yeni başlayan Önder Turacı. Hani İbrahim Toraman'ın yerinde oynayan. Sonuç da gördüğünüz gibi.

Her şeyi geçtim, mağlubiyet de olabilirdi. Sonuç itibariyle onlar bizden daha takım ama eğer sen bir geminin kaptanıysan o gemiyi terk etme lüksün yoktur. 65 yaşında adamı 20 yaşındaki çocuklar sakinleştirmeye çalışıyor. Resmen komedi. Sonra kalkıp "hakem Portekiz'e gittiğinde 'Fatih Terim'i oyundan attım.' der artık." diyecek kadar küstahlaşmak.

Bosna'nın teknik adamını alkışlamak lazım. Doğru oyunlarla Fatih Terim'in içinde zaten var olan "Ben en büyüğüm!" hissiyatını daha da yükseltti. Sonuç itibariyle adamların ''korktukları'' Fatih Terim gemisini bırakıp gitti. Hem de neden faul değil diye. Dünyada teknik adamın itirazı sonucu sayılmayan kaç gol var ki?

Bundan sonra ne olacak belli gibi fatih terim istifa edecek insanlar bizi bırakmayın hocam diye ağlayacak fatih terim de halkımı bırakamam diyip yine bize aynı şeyleri yaşatacak.Başka bi yerde yazdığımı yeniden yazıyorum Fatih Terim yerine son 5-6 senedir Fm/Cm oynayan biri bile daha iyi takım kurar,taktik kurar ve en azından takımın başında kalır.Hem de bedavaya

8 Eylül 2009 Salı

Okan Koç

Çanakkale Dardanelspor'un küçükler takımında başlayan futbol yaşantısı ilk başta orada parladı. O kadar iyiydi ki 17 yaşında Ajax onu izlemeye geldi. 3 büyükler peşinde koştu ama İlhan Cavcav onu takımına transfer etti.

2001'den 2005'e kadar Gençlerbirliği forması giyen Okan Gençlerbirliği'nin Uefa daki büyük başarısında en büyük paya sahip oyunculardandı. Sağ kanattan yaptığı akınlar yaptığı ortalar ve hiç bitmeyen enerjisi onu ve Gençlerbirliğini yukarı taşıdı. Artık 3 büyükler ciddi ciddi peşinde koşmaya başlamıştı bu çocuğun.

Galatasaray'la anlaştı derken Beşiktaş aldı bu çocuğu. Mehmet Topuz'da olduğu gibi ilk başta Galatasaray'ı istiyorum dedi. Sonradan çocukluktan Beşiktaşlı oldu bi anda!

Bu genç yetenek İstanbul'a geldikten sonra değişti. Evinde fuhuş yapıldığına dair söylentiler çıktı. Gece klüplerinden çıkmadığı söylendi. O, bunların hepsini yalanlasa da önce Lucescu fazla süre vermedi; sonra Del Bosque onu takımdan gönderdi.

2 Kiralık denemesinden sonra Beşiktaş'la sözleşmesini fesh etti. Galatarasaray'la anlaşacakken bu iş Beşiktaş'ın itirazu sonucu olmadı ve Okan'ın kariyerinde son yükselme şansı da böylece yalan oldu.

Ankaragücü, Konya, Manisa derken en son 2. lig takımlarından Sakaryaspor ile anlaştı.Takım onunla beraber küme düştü. Okan eski Okan değildi. O fırtına çocuk gitmişti. İstanbul hayatı bu çocuğu yok etmişti resmen.

Okan bu sene Altay'la anlaşmış. İnsan böyle harcanmış yetenekleri görünce üzülüyor ama İstanbul hayatı işte, insanı yok ediyor. Her ne olursa olsun biz onu efsanevi Gençlerbirliği takımının en önemli parçalarından biri olarak hatırlayacağız.

Düşeş

Fatih Terim'in en büyük farkıdır belki de gerektiği zaman gerektiği yerde maçı alması. Avrupa Şampiyonası elemelerinde Norveç'i yenmek gerekiyordu, yendi. Avrupa Şampiyonası'nı hiç açmayalım bile. Orada olanlar düşeşten başka bişey değil.

Şimdi ise sırada Bosna Hersek maçı var. Açıkcası Mustafa Denizli'nin gazını geçersek Bosna şu an bizden çok daha iyi bir 'takım'. Süper 3'lüsü Misimovic, Dzeko ve Ibisevic'den özellikle ilk ikisi çok formda. Bizim pert olmuş savunmamızın bu 3'lüyü durdurması açıkcası çok zor.

Peki bu maçı kazanma şansımızı yükseltebilecek olan şey ne? İlk başta Bosna tarihinde ilk defa Dünya Kupası'na veya büyük bir kupaya katılmaya bu kadar yakın. E bu yakınlık da sonuç itibariyle oyuncularda baskı ve stres yaratıyor. Bu stres dışında beraberlik bile yettiği için takım tam anlamıyla kendileri gibi oynamayıp savunma yapan bir takıma dönüşecek ve bu da onlarda yedikleri bir golü çıkaramama gibi bir şanssızlık yaratabilir.

Eğer Bosna şu ana kadar yaptığını yapıp kendi oyununu oynarsa işimiz çok zor. Ama Fatih Terim hep düşeş atmasını bildi. İnşallah yarın da düşeş atıp bizi sevindirmesini bilir.

1000

Bu blogu açtığımda insanlar tarafından okunmanın, bilgini insanlarla paylaşmanın ne kadar güzel bir şey olabileceğini düşünmüştüm. Gerçekten de düşündüğüm gibi oldu. Seni takip eden, yazdıklarını okuyan insanların olması çok mutluluk verici.

Açıkcası uzun zamandır 1000 barajını aşmayı heyecanla bekliyordum ve insan gerçekten bunu başardığını görünce gurur duyuyor. Bu siteyi ziyaret eden beğenen beğenmeyen herkese teşekkür ederim.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Wrong Step

Fm'de alt liglerdeyseniz iyi ve isimli bir oyuncu istediğiniz zaman çoğu zaman karşınıza ''Bu kariyerim için yanlış bir adım olur.'' yazısı çıkar.

Kasper, Notts Country takımıyla sözleşme imzaladı. Daha önce Sven Goran Erickson'u ve Kasper'den sonra Sol Campbell'i alan takım için bu transferler normal. Biri 35 yaşında bir oyuncu, diğeri para için geldiği belli bir Menajer; ancak Kasper 4 yıl sonra Premier lige çıkabilecek bu takıma giderek kendini harcadı diyebiliriz. Tabii kimse istemediyse buraya gelmesi normal ama onun kadar iyi bir kaleci 4. ligde olmamalıydı.

Dedikleri gibi para her kapıyı açar. Ancak bu genç kaleci sonradan pişman olduğu bir adım atmış gibi gözüküyor.

Dünya Kupası Maçlarının Ardından

-Günün kazananı kesinlikle Brezilya'ydı Arjantin'i yenerek kupaya gitmeyi garantiledi. Arjantin ise böyle önemli bir maçta kaybederek Maradona'yı topun ağzına getirdi.

Messi'nin kötü oyunu, Arjantin'in kötü savunması ve kalecisi birleşince Brezilya acımadı. Bu futbol ülkesi için en büyük rakibe yenilmek daha da kötü olmuştur.

Ama şanslarına ekvador da yenilerek bu mağlubiyetin ağırlığını biraz olsun hafifletti. Bundan sonraki maç gününde Ekvador-Bolivya ve Arjantin-Paraguay maçları oynanacak.

-Portekiz ise kazanması gereken Danimarka maçında berabere kalarak her şeyi riske attı. Zaten 1. olmalarının imkansız olduu grupta ikinci Macarlarla ve üçüncü İsveç'le 2 puan fark var.

Bundan sonraki maçta Portekiz deplasmanda Macaristan'ı yense bile gruptan çıkmaları artık çok zor.

-Çek Cumhuriyeti ise bu elemelerin en büyük hayal kırıklığı yaratan takımı olduğunu göstermeye devam ediyor. Slovakya'yla berabere kalan takım en kolay grupta 6 takım arasında 5. sırada.

Çeklerin bu turnuvaya katılması artık imkansız ve eminim ki bu olayla beraber onlar da kadroda yenilik yapacaklar.

Dünya Kupası'nın Cristiano Ronaldo ve Messi olmadan olması herhalde büyük hayal kırıklığı yaratır. Dünya'nın en iyi iki oyuncusu olmadan turnuvanın reklam ve ilgi açısından büyük kan kaybına uğrayacağını düşünmek de zor değil. Bakalım bu ikiliyi 2010'da Afrika'da görebilecek miyiz?

5 Eylül 2009 Cumartesi

Bu Çocuk İçin Değdi Mi?

2 sene önce 16 yaşında olan Gael Kakuta, Chelsea gözlemcileri tarafından beğeniliyor ve transfer listesine alınıyor. 16 yaşında olduğu için daha transfer ücreti olmayan bu çocuğun aklı çeliniyor ve Chelsea'ye transfer gerçekleşiyor.

Normal bir hikaye gibi gözükse de bu hikaye Chelsea'nin başına büyük bir bela açabilir. Bu transferi Fifa'ya şikayet eden Lens geç de olsa hakkını aldı. Chelsea'ye 2011'e kadar transfer yasağı veren Fifa Lens'a para ödenmesini kararlaştırdı. Kakuta da 4 ay futboldan men edildi. Tabii Chelsea bunların hepsi için temyize gitti.

16 yaşında, çocuk denecek yaşta bir oyuncuyu kandırarak takımlarına imza attıran ve binbir emekle yetiştiren klübüne kazık attıran Chelsea'ye bu çok iyi bi ders olur; ancak bu transfer yasağı da gerçekten çok abartılı bir ceza olur. Sonuç itibariyle 2011'e kadar transfer olmazsa Chelsea takımı dağılabilir. Hele ki artık Abromovic'in yavaş yavaş takımdan elini ayağını çektiğini düşünürsek bir efsaneyi yerde görebiliriz.

Not:Kakuta'nın performansını merak eden arkadaşlar, kendisi çok ciddi sakatlıklar geçirmiş ve yeni yeni oynamaya başlamış.

Matematiğin Ötesinde

Matematiksel ihtimal kaldığı sürece Türkiye Milli Takımı'nın Dünya Kupası vizesi için savaşacağını bugünkü basın toplantısında söyledi Fatih Terim. Her zamanki kendine güvenen, kendinden emin davranışları ve kimse benim dediğimin üstüne bir şey diyemez edalarıyla.

Bosna Hersek şu anda 4 maç kala grubun 4 puan farkla ikinci sırasında. Fatih Terim'in dediğine göre Hersek'i yenerlerse gruptan çıkarmışız. Bosna bugün Ermenistan'a karşı oynuyor ki açıkcası burada herhangi bi problem çıkmadan maçı alacağını biliyoruz. Biz de Estonya'yla oynuyoruz ve biz de yüksek ihtimal puan kaybetmeyeceğiz. Belçika ise İspanya deplasmanında puan arayacak; ancak onların işi çok zor.

Bundan sonraki maç ise Bosna Hersek'e karşı. Açıkcası bu maçtan pek ümidim yok ancak hadi kazandık, bu maçı puan farkını 1 e indirdik diyelim. Aynı gün Ermenistan'ı yenen Belçika da çok az da olsa şanslı olacak.

Belçika'yla kendi sahasında oynanacak maç açıkcası Bosna'nın Estonya ile oynacağı maç düşünülünce çok daha zor geliyor. Hadi bir tarih yazdık, maçı aldık, Bosna da yendi diyelim.

Son maçlar Bosna tahminen çoktan grubu 1. tamamlaması kesinleşen İspanya'yı ağırlayacak. Türkiye ise Ermenistan'la oynayacak.

Sonuç itibariyle Bosna'yı yenmek de yetmiyor. Belçika'ya da yenilmememiz ve Bosna'nın Estonya, Ermenistan veya birinciliği garantilemiş İspanya'ya puan kaybetmesi gerekiyor ki kendimizi kandırmanın bi alemi yok.

Bakalım matematik bize kurtarmaya yetecek mi?

Pasaport

Eğer bahaneler bulacaksak evet Arda'nın Türk vatandaşı olması kendisi için kötü bişey.Ama eğer gerçekleri göreceksek bırakın Türk'ü Güney Koreli Park bile Manchester da oynuyorsa ağlanacak üzülecek bişey yoktur ortada

Arda'ya kızmak yersiz çünkü Türk olmanın özelliklerinden biride herşey sebep bağlamaktır.Arda Dünya 3. sü olmuş ülkenin ve daha geçen sene Avrupa da çeyrek final oynamış bir milli takımın parçasıyken önünde bulabileceği en iyi dereceden şanslar varken Galatasaraylı olduğu için gitmedi şimdi ise kalkıp pasaportum şöyle olsa böyle olsa demesin.

Fazla uzağa gitmeye bile gerek yok bizim şu anda gruplarda önümüzde olan Bosna Hersek de Misimovic,Dzeko,Ibisevic bu adamların Arda kadar şansları bile yoktu ama yarattılar şimdi 2 si Almanya şampiyonu takımda diğeri de ilk yarısını gol kralı olarak bitirdiği lig de

10 yıl sonra Arda istiyorsa Sergen gibi ben giderdim de şundan bundan gidemedim demeye devam etsin ama adam gibi bi kariyer istiyorsa hocasının da dediği gibi çok çalışmaya devam etmeli.

Bu Öyle Bir Maç Ki

Yarın gece saat 3:30 da Arjantin sahasında Brezilya'yı ağırlayacak.Brezilya bu maçtan önce 27 puanla Güney Amerika grubu lideri , Arjantin ise 22 puanla 4. sırada . 5. sırada olan Ekvador ise 20 puan da

Eğer yarın Maradona ve öğrencileri sahadan mağlubiyetle ayrılırlarsa 3 maç kala eğer Ekvador Kolombiya'yı yenerlerse onların 1 puan arkasında 5. sırada oluyorlar.

Güney Amerika da ilk 4 takımın çıkacağını düşünürsek durum epey ciddi Arjantin sahadan galibiyetle ayrılmak zorunda yoksa Messi,Agüero,Tevez,Cambiasso gibi yıldızları 2010 da göremeyeceğiz.Hadi bizim görememiz bi derece Arjantin gibi futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülke bu şoktan sonra Maradona'yı parçalar herhalde

Düşman kardeşlerin birçok maçına şahit olduk ama neredeyse hiçbir maçta bi takım bir diğeri karşısında çaresiz kalmamıştı.Bakalım Diego Armando Maradona ülkesinde kahraman olarak yaşamaya devam edecek mi yarın göreceğiz.

3 Eylül 2009 Perşembe

Yeter Artık Vurmayın

Türkiye de futbola dair gazetecelikte 2 husus vardır.1 Atmasyon haber: bu daha gerekli bişeydir çünkü hergün futbol gazetesi çıkartmak ve içini doldurmak zor bişey olsa gerek adamlarda bu problemden dolayı hergün yeni yeni oyuncular getiriyor.

İkinci husus ise konumuzu kapsayan bölüm.Türkiye de birde futbol gazeteciliğinde karşı takımı ezen küçük düşüren (örn 1a fotoğraf)harf oyunlarıyla başlıklar atılır.Yendik mi lan,2 Porsion,Galatarasaray talan etti gibi ve benzeri nice başlık


Wayne Rooney şampiyonlar ligi kurasından sonra Twitter sayfasında patates ve elma soslu hindi sevdiğini söylemiş.Tabii hindi ingilizce Turkey olunca güzel bir kelime oyunu ve gönderme olmuş.

Sen misin öyle yazan twitter sayfasına adam ol geleceksin buralara dedikten sonra gazını alamayıp devamında küfür yazanlar mı dersiniz yoksa yarım yamalak ingilizceyle bişeyler yazanlar mı dersiniz.

Ama en komiği bütün işleri yabancı takımlara laf sokup başlık atmak olan bizim gazeteciler direk adamın ne kadar çirkin olduğunu ve bir kez en çirkin ünlü olduğunu yazmışlar.Hayır adama demezler mi siz çok mu yakışıklısınız diye.Hadi biriniz yakışıklı olur ikinciniz bütün spor servisi mi manken gibi ? Ayrıca insanları görünüşleriyle yargılamak size mi düştü değerli spor servisindeki arkadaşlar ?

Biz yapınca iyi hoş millet yapınca vay terbiyesizler.

Witsel Hayvan Çıktı


Axel Witsel'ın ne kadar kariyerinin parlak olabileceğini blog da daha önce yazmıştım.Axel bu haftasonu Standart Liege-Anderlecht maçında kendisi kabul etmese de insanların dediğine göre kasıtlı bi şekilde karşısındaki 20 yaşında olan Wasilewski'nin ayak bileğini kırmış.

11 maç ceza alan Witsel'in evine ölüm tehditleri geliyormuş.Aslında bu fotoğraf Axel'in pek kasıtlı yapmadığını gösteriyor çünkü öyle bi durumda insanın yüz ifadesi daha sinirli olurdu ama insanlar öyle diyorsa elbet bir bildikleri vardır.

Not:Video o kadar kötü ki koymamaya karar verdim.Ama bu fotoğraf bile durumu anlatıyor.