29 Ağustos 2010 Pazar

Galatasaray Nereye Gidiyor ?




Galatasaray'ın Avrupa'yı salladığı dönemlerdi. Hakan Şükür'ün Inter'e transferinden sonra yeni bir golcü arayışına giren Galatasaray Uefa kupasını kazanmasının da güveniyle Türkiye tarihinin en pahalı transferi olan olan Mario Jardel'i 17.4 milyon euro'ya transfer etmişti. 169 maçta 166 gol atan altın ayakkabıyı kazanan Jardel oynadığı ilk ve tek sezonda 43 maçta 34 gol atmış ancak sakatlıklar ve kendi kişisel problemlerinden dolayı Türkiye'yi terk etmişti.

Jardel'in performansına güvenen Galatasaray girdiği bu büyük borç yüzünden çok sıkıntılar çekti. Uzun süre boyunca ekonomik krizle boğuşuldu, istenilen oyuncular alınamadı, olan oyuncuların maaş ödemelerinde sıkıntı çekildi. Kısacası Jardel ve o döneme ait diğer şaşalı transferler Galatasaray'ın 2000'lerde elini kolunu bağladı.

Özhan Canaydın döneminde kemer sıkma politikasına giden Galatasaray Ali Lukunku gibi fazla isme sahip olmayan oyuncularla devam etmek zorunda kaldı. Taraftar bu duruma karşı her ne kadar tepki gösterse de Özhan Canaydın başkanlıktan ayrılana kadar bu politika devam etti. Her ne kadar o dönem çok eleştirilmiş olsa da bu kadar problemli ve borç batağı içinde bir takımı alan Özhan Canaydın çaresizdi.

Özhan Canaydın dönemi sonrası Adnan Polat taraftarın özlediği o şaşalı dönemdeki Galatasaray'ın geri dönüşünü yapmaya çalıştı borçlar alındı kulüp düzelmeye başlamışken yeniden borçların altına imza attırıldı. Fotoğraftaki bu adamdan itibaren bir sürü isimli yeteneğe milyonlarca euro harcandı ama hiç bir zaman o istenen arzulanan ne Hagi bulundu nede Uefa şampiyonu Galatasaray.

2000'den 2010'a doğru gelirken Galatasaray aslında artık doğru yere gidiyor. Taraftarı mutlu etmek için borç içinde yüzerken milyonlarca euroluk Elano gibi Lincoln gibi transferler yapan Galatasaray bu transfer döneminde daha çok genç yetenekli bonservissiz oyuncular ve ucuz yabancı transferlere yöneldi. Geçtiğimiz dönemin transfer rekortmeni Galatasaray bu sezon daha sessiz ve daha yavaş ilerliyor alınan ve adı geçen oyuncular Galatasaray'ın yeni yolunu gösteriyor . Galatasaray artık daha ekonomik davranıyor isimli oyuncudan ziyade işe yarayacak oyuncular aranıyor.

Galatasaray'ın bu sisteme dönmesinin çok önemli başka bir sebebi var. Uefa artık borç batağında olan kulüplere karşı acımasız politikalar başlattı. Yüklü borcu olan takımlara (örn: Mallorca - Şampiyonlar Ligi) büyük cezalar ve Avrupa kupalarına katılım yasağı getiriyor. Bunlar sadece başlangıç ama ilerleyen zamanlarda Uefa'nın borçlu takımlara karşı daha da acımasız olacağını söyleyebiliriz.

Galatasaray Karpaty'e elenmiş olabilir bu doğal bişey ancak Galatasaray'ın nereye gittiği önemli bir konu ya Juan Pablo Pino gibi isimsiz ama ucuz yetenekler çıkartıp borç batağından kurtulacak yada Misimovic gibi yıldızlara para harcayıp geleceğin onlara getireceği yeni borçların derdini çekecek. Son olarak unutmamak lazım ki Franck Ribbery denen kişi de Metz'den gelen Anelka'nın bonusu bir futbolcuydu .

28 Ağustos 2010 Cumartesi

İsyan Var

Fenerbahçe bilindiği gibi perşembe akşamı Avrupa'ya veda etti.Maçtan sonra konuştuğum herkes tek suçlu Aykut Kocaman fikrinde birleşmiş gibiydi.Sonuçlara bakıldığında 6 resmi maçta 1 galibiyet alındığını,önce Şampiyonlar Ligi ardından Uefa'ya veda edildiğini görüyoruz.Taraftar kombine alıyor,forma alıyor ve her türlü fedakarlığı yapıyor.Bunun karşılığında görmek istediği tek şey Fenerbahçe'nin, özellikle Avrupa'da başarısı.O yüzden taraftar isyanında haklı.Taraftar her zaman sonuca bakar.


İşin Aykut Kocaman tarafını irdeliyelim.Burada Aykut Kocaman'ın avukatlığını yapıyor değilim.Bir akraba ilişkimde yok.Onu savunma nedenlerimi zaten söylemiştim.Maçı stattan izlerken bir ara gözüm Aykut Kocaman'a takıldı.Sanki bilgisayarda oyunu idare eder gibi tek tek oyuncuların yapmaları gereken şeyleri anlatmaya çalışıyordu.Özellikle ilk yarı, Stoch'a eliyle sürekli çizgiye inmesini gösteriyordu.Aynı şekilde Mehmet Topuz'a da.Hızlı oyun ve rakip alanda baskı demişti, Aykut hoca.Defans elemanlarınada eliyle sürekli 'ileri çıkın' diye bağırıyordu.Aslında bunların otomatik olarak gerçekleşen,sistemin doğal varyasyonları olması gerekiyor.Fakat,hala oyun felsefesindeki değişim tamamlanmış değil.Ne olursa olsun turu geçmeliydi Fenerbahçe.Bütün problemleri Aykut Kocaman'ın üzerine atmak büyük resmi görmeyi engelliyor.

Birazda taraftardan,atmosferden bahsedelim.Açık konuşmak gerekirse daha ateşli ve takımı iten bir seyirci bekliyordum perşembe akşamı.Çünkü,Fenerbahçe taraftarı buna benzer, zor olan çok maç kazandırdı takımına.Ama perşembe günü onlarda istenilen performansı takım gibi gösteremedi.Sanırım sezon başında tribünde yapılan revizyon,grupların kendini feshetmesi o alıştığımız sinerjinin yaratılmasına engel oldu.İnşallah gruplar tekrar tribündeki yerlerini alırlar.Ne olursa olsun,zor bir sezon ve artık kazanılması gereken bir şampiyonluk onları bekliyor.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Gareth Bale

2-3 sene öncesine kadar sadece Fm oynayan kişiler ve dikkatli gözler tarafından seçilebilen Gareth Bale şu an Dünya'nın en iyi sol beklerinden biri olmaya doğru ilerlediğini gözümüze sokarcasına mükemmel maçlar çıkararak gösteriyor. Bale sadece bek olarak değil ilerde de mükemmel oynuyor.

Galler doğumlu olan futbolcu da Theo Wallcott gibi Southampton da 1 sene oynadıktan sonra İngiltere'nin devlerini peşinden koşturmuştu. Wallcott gibi Bale içinde Southampton'ın kapısını çalan Arsenal bu sefer oyuncuyu rakibi Tottenham'a kaptırmıştı. Tottenham 18 yaşındaki bu oyuncu için 5 milyon pound bonservis ödedi.

2010 yılına gelene kadar ki geçen 3 sene de Bale istenen performansı bir türlü sergileyemedi. Bale'ın kendisine geldiği maçlar olarak 2010'un nisan ayında oynadığı Arsenal ve Chelsea maçlarını gösterebiliriz. İki maçta da gol atan Galli oyuncu Nisan Ayının En başarılı Genç Oyuncusu ödülünü kazanmıştı.

Geçtiğimiz sezonu formunun zirvesinde bitirip Tottenham'a Şampiyonlar Ligi vizesini kazandıran genç oyuncu bu sezona da çok iyi başladı. Yaz dönemin de Milan'ın iki kez transfer etmeye çalıştığı Galli oyuncuyu Tottenham'ın satmama kararının ne kadar doğru olduğunu gösterecek gibi gözüküyor.

Yazının başında da yazdığım gibi Gareth Bale eğer bu form seviyesinde devam ederse en iyilerden birisi olacağını söylemek şimdiden mümkün.

Kura Şansı


Her takımın belli bir kura şansı vardır. Galatasaray bu konuda şanslıdır mesela Fenerbahçe de tam tersi şekilde şanssızdır. Bu başarısızlık için bir kılıf olamaz ama başarı için gerekli bir şanstır.

Konu kura şansı olunca yıllar sonra Avrupa arenasına çıkan Bursaspor'un şansı hakkında herhangi bir yorum yapamayız ama şu bir gerçek bu kadar zor bir arenadan Bursaspor'un başarı çıkarabilmesi için kura şansına sahip olması lazım.

Yanlış anlaşılmasın burada Bursaspor'un kötü bir takım olmasından dolayı değil eğer bu durumda 3 büyüklerden biri de olsaydı durum değişmezdi zira 2. torba da Real Madrid 3. torba da ise Tottenham gibi devler var. Durum bu olunca başarı için kesinlikle Bursa'nın kura şansına ihtiyacı var.







1.Torba

FC Internazionale Milano





FC Barcelona





Manchester United FC





Chelsea FC





Arsenal FC





FC Bayern München





AC Milan





Olympique Lyonnais






2. Torba

SV Werder Bremen




Real Madrid CF





AS Roma





FC Shakhtar Donetsk





SL Benfica





Valencia CF





Olympique de Marseille





Panathinaikos FC





3. Torba

Tottenham Hotspur FC





Rangers FC





AFC Ajax





FC Schalke 04




FC Basel 1893




SC Braga




FC København





FC Spartak Moskva






4.Torba

Hapoel
Tel-Aviv FC





FC Twente




FC Rubin Kazan




AJ Auxerre





CFR 1907 Cluj




FK Partizan





MŠK Žilina





Bursaspor






Torbalara bakınca çıkabilecek en iyi takımlar Lyon, Panathinaikos, Kobenhavn bunların üçünün gelmesi durumu biraz hayal ama Panathinaikos ve Kobenhavn ikilisinden birinin gelmesi bile Bursaspor'un uefa şansını arttırabilir.

Kura 18:45 de yapılacak. Bakalım Bursaspor'un kura şansı ne kadar iyi

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Kocaman Yürek




Son zamanlarda Fenerbahçe dendi mi akla gelen ilk konu Aykut Kocaman-Alex olayı.Aslında dışardan bakınca olay falan yok.Takımın Teknik Direktörü bir oyuncuyu yedek oturtuyor.Ama bu oyuncu istatistikleri alt-üst eden Fenerbahçe tarihinin tartışmasız en başarılı yabancısı olan Alex olunca olay farklı bir boyuta taşınıyor.E o zaman Aykut Kocaman aptal mı bu oyuncuyu oynatmıyor diye sorabiliriz.Tabiki değil.Önce şunu belirtelim Alex yedek kalmayacak diye bir durum yok.Takım savunmasına katkı sağlamıyorsa ki Aykut hocaya göre bu konuda zayıf.Mücadele derecesi yüksek maçlarda yedek bekleyebilir.

Asıl konuşulması gereken Aykut hocanın bu radikal tutumu.İlk Daum dönemi ardından Zico ardından Aragones ve sonunda yine Daum.Hepsinin ortak noktası çift ön libero,Alex ve tek forvet.Fenerbahçe Avrupa'da en başarılı dönemini Zico'nun ikinci yılında bu sistemle geçirdi.Ve tartışmasız son 5 yılın açık ara derbi şampiyonu.Sonuç kısmına baktığımızda 5 yılda 1 şampiyonluk olduğunu görüyoruz.O zaman bu sistemde bir sorun var.İlk 10'dan aşağıdaki neredeyse tüm takımlara Fenerbahçe puan vermiş.Ligin anahtarı zaten bu maçları kazanmaktan geçiyor. 6 derbi maçı size max. 18 puan getirir ama o kaybettiğiniz diğer maçlar size max. 84 puan getirir ki zaten bu puanla şampiyon olursunuz.Biraz önce saydığım Teknik adamlardan hiçbiri bu sistemi değiştirmeyi denemedi.Hepsi hazıra kondu.Alex gidince ne olucak diye düşünmediler.İşte şimdi Aykut Kocaman bunu değiştirmek istiyor.Fenerbahçe'nin oyununu çağdaş,günümüz futbolunun seviyesine çekmeye çalışıyor.Bu dönemde elbet kazalar,kırılmalar yaşanacak.Amaç bu dönemi minimum kayıpla atlatmak.


Aykut Kocaman'ın transfer politikasını inceleyelim.Alınan oyuncular Stoch,Dia,Nang,Caner.Bir kere Niang dışında hepsi genç ve ilerde paralar kazanabileceğiniz oyuncular.Oyunsal anlamda hepsinin bir özelliği var.Günümüz futboluna uygun çabuk,süretli,topla alışverişi iyi olan ve dikine kaleye gidebilen oyuncular.Bu açıdan baktığımızda Alex'in neden yedek beklediğini biraz daha iyi anlayabiliriz.Aykut Kocaman şu mesajı veriyor.Benim takımımda yavaş,2 ileri 1 geri oyun sistemi artık yok!.Sadece bu bile yıllardır özlenen Fenerbahçe'nin habercisi.Taraftarlar tabiki kızacak,eleştiricek ama Aykut Kocaman çok büyük bir saygıyı hakediyor.Dokunulmayana dokunduğu,değiştirilemeyeni değiştirmeye çalıştığı için.

Bordeaux Lyon'a Yenildi

Geçen sene nisan ayında Bordeaux lig şampiyonluğu için yarışan Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Finale çıkan kısacası istediği her şeye ulaşmak üzere olan bir takımdı.

Sonra ne olduğunu biliyoruz Bordeaux Şampiyonlar Ligi'nde Lyon'a elendi. Bu elenmenin ardından lige konsantre olamayıp Avrupa biletini elde edebilecek bir sıraya bile yerleşemedi. Kısacası Lyon'a elendikleri gün Bordeaux'un zirveden düşüşe geçtiği zaman oldu.

Yaz döneminde takımın en önemli oyuncularından biri olan Chamakh'ı Arsenal'e bedava kaptıran Bordeaux takımın diğer önemli oyuncusu Gourcuff'u her ne kadar kadroda tutmak istese de Avrupa sahnesine çıkamayacak olan takımda kalmak istemeyen Gourcuff ayrılmakta kararlı olduğunu gösterdi. Arsenal gibi büyük klüplerle para yüzünden anlaşamayan Bordeaux çaresiz olarak çöküşününün sebebi olan Lyon'a 22 milyon euro karşılığında Gourcuff'u sattı.

Futbol işte böyle garip bir oyun eğer o eşleşmeyi Bordeaux kazansaydı şu an belki Chamakh ve Gourcuff Bordeaux forması giyiyor olacaktı fakat şu an gerçek olan tek bir şey var Bordeaux bu kayıpla beraber eski güzel günlere resmen veda etmiş oldu.

Hangisi Gerekli ?


Transfer yapmak zor iş gerçekten.Doğru oyuncuyu bulmak,kulübüyle anlaşmak,oyuncuyu ikna etmek.Hele birde Türk kulüplerinin işi daha zor.Çünkü,hedefi olan bir futbolcuyu getirmeniz için elinizi cebinize atmanız gerekiyor.Gelelim Beşiktaşa.Malum transferin en ses getiren takımı.Taraftarlar kadrolarına o yıldızları katmaktan zevk alıyor.Ama şu noktada akla gelen soru işaretleride yok değil.Yıldızlara dayalı bir takım mı yoksa yıldızların parça olduğu bir takım mı?Bunun kararını Shuster verecek.

Beşiktaşın parlayan genç bir yeteneği var Necip Uysal.Orta sahada Beşiktaşın ve Milli Takımın 15 yılını kurtaracak bir futbolcu.Günümüz futbolunun tüm özelliklerine sahip çift yönlü ve aynı zamanda agrasif.Shuster son 2 maçta düşünmedi Necip'i.Ve üzerine Mehmet Aureillo'yu alıyor Beşiktaş.Burada bir düşünmemiz lazım 32 yaşına gelmiş son 2 yılı sakatlıklarla geçen bir futbolcuyu 19 yaşındaki yetenekli bir gence üstelik kendi özevladına değişmek.Genç futbolcu çıkmıyor diyoruz çıkıncada oynatmıyoruz.

Gelelim günlerdir taraftarların merakla beklediği Robinho transferine.Bence Beşiktaş'ta dengeleri bozabilecek bir oyuncu.Ekonomik açıdan bozacağı kesin konuşulan maaşı 6 milyon euro.Kötü oynadığı ilk maçta takım arkadaşlarının sorumluluğu üzerine atması için geçerli bir maaş.En çok parayı alan en çok eleştirilir çünkü.Şu anda takımın görünen yıldızı Quaresma.Takıma ve taraftara ısındı ve gerçekten yürektyen oynuyor Robinho'nun gelişi onda bir problem yaratır mı buda başka bir merak konusu.Çünkü q7 nin başarılı oduğu tek takım Porto'ya baktığımızda tek ve vazgeçilmez yıldızdı.Ne inter de Ne chelsea de o ortamı bulamadı.İşin marketing bölümünde bu futbolcuların çok ses getireceği kesin.Yönetim harcadığının bir kısmını buradan karşılamak istiyor olabilir.Burda haklı olabilirler.Ama sonuçta bu bir futbol takımı ve asıl olan onun başarısı.

Yönetimin şu soruyu sorması lazım kalıcı başarılar için bu tarz paralara kariyerinde düşüşe geçmiş yıldızlar mı yoksa Necip gibi öz evlatlar mı gerekli?